veda-kirathanesi” üzerine 40 yorum

    • sayın Abi’m, İnanın bana Serkan Türk figüran diyerek böyle dusunmemistir kelimeleriniz iyi yada kötü erdogdu olarak yazılan ilk Kitab biz seviniyoruz eskileri bilmediğimiz içindir yoksa bizden eskiler bizden daha erdogdulular fakat bizde elimizden geldiğince iste. Serkan keske kelime seçerken biraz daha dikkatli olsaymış ama yimese buruk ama sevimli bir okadar cüretkarsin olan yorumunuz için size teşekkür ederim. Yasin Bostan.

  1. demeki adın artık veda kıraathanesi,
    doğrudur zaman su gibi akıp geçer, bir zamanlar devrim sözcüklerinin yumruklardan fışkırdığı yer artık bir vedaya dönüşür, ey duvarlar, pencereler, kapılar diliniz olasada konuşsanız anlatsanız nasıl da umutlu olduğumuzu, ve anlatsanız nasılda zalimce kırıldığımızı, işkenceden geçirildiğimizi, vurulduğumuzu, katledildiğimizi ve diyarlara savrulduğumuzu, şu gençlere

    ama hayat yıkamıyorsun bizi işte bak yine aynı yerdeyiz oturuyoruz tüm heybetimizle:

    -bilgiç ve ürkek tavırlarımla, şu köşede oturan benim
    -MUSTAFA şurda bekliyolar aslan yüreğiyle,
    -AYHAN’ köşede işte tüm heyecanıyla,
    -MUHAMMET sensin sert bakışlarınla,
    -ÜMİT geliyor işte tüm hinliğiyle,
    -SUAT’ ta burda olanca samimiyetiyle
    -MAHMUT’ tur şu kenardaki çelik yumruklarıyla,
    -COŞKUN’ gülüyor gravat ve paltosuyla

    -ve geliyor KADİR, “KADİR BOZ” tüm heybetiyle.

    gençler beklediğiniz KADİR’ se üzgünüz hepimiz, suç bizim biliyoruz size kadar taşıyamadık onu, ama bilin ki hepimiz hala “KADİR BOZ” larız ve gün olur devran döner yazarız DEVRİM sözcüğünü VEDA dan önce, giyeriz PARKALARIMIZI, POSTALLARIMIZI düşeriz yollara ve haykırırız 8 sütüna manşet sloganlarla,
    -yeterki yeterki dostlarım yüreğinizdeki “KADİR BOZ” lar ÖLMESİN ASLA……

    zinos

  2. merhaba ben bu siteni admini olarak yazmış olduğunuz şirsel anlatımla kendi dönemizdeki olayları anlatmaya kişileri tanıtmaya çalışmışsınız erdoğdu kimsecikleri unutmuyor, bu da sizin ve sizden sonraki bizlerin anlatmasıyla efsaneleşiyor. bnildiklerini elinizdkei tüm blgiyi bizle paylaşın :=)

    • Kadir’in o inançlı o ateşli ruhunu sizlerde görmek ne güzel!
      Ne mutlu Kadir BOZ’u hala aramızda yaşatanlara…
      Seni her zaman ne çok özledik be Kadir!

      Milyarlarcaydık!

      Farklı toplumlarda yaşıyorduk ve farklı kültürlere sahiptik. Varoluşumuzun farkındaydık ve insanca yaşamak için hayatı örmek hepimizin amacıydı. Bu amaç doğrultusunda yol alırken; doğrularımızın yanında eleştirdiğimiz yanlışlarımız da oldu. Doğrularımızdan onur duyduk! Yaşam savaşından asla vazgeçmedik. Etimizi kemiğimize kıstırarak öyle bir çengele geçirdiler ki, çırpındıkça canımız yandı. Çengelden kurtulamadıkça istemeden de olsa içlerinde kaldık. Böylece hem içimiz, hem dışımız kirlendi ve giderek huzursuzluk yaygınlaştı.
      “Cennet; diğer dünyada ulaşılabilecek bir ödül” olarak bize sürekli vaat edildi.

      Dünya döndükçe toplumlar da, insanlar da döndü ve değişti. Kötülükler karşısında etini kemiğinin acısı içine gömen, yüreğini ve bilincini ateşe atan nice yürekli insanlar oldu. Onları rahatsız eden acı ve keder asla durmadı ve değişmedi. Onlar soluk alamayanların soluklarını her zaman hissedebilenlerdi.

      Bütün toplumların ve insanların geçmişten bugüne taşırken düşürdükleri meşalelerin ateşini sürekli kıldılar. Kimi zaman tıkandılar, çoğu zaman engellendiler. Birbirlerinden habersiz ama içlerinde bu meşalelerin yandığını hissederek düşe kalka yollarına devam ettiler ve ediyorlar.

      Alaca karanlıkların ardından ulaştı güneş; ısıtıp aydınlattı ve yeniden doğmanın umuduyla akşamın ufkunda kaybolup gitti.

      Dünyada haksızlığın karşısında savaşırken; düşe kalka o meşaleyi taşıyan kahramanlar hep vardı, şimdi de varlar. Kalkamayanlarsa savaşanların yüreğinin bir köşesine mıh gibi saplandı ve her zaman taşınan meşalenin alevi olarak ateşi körüklediler.

      “Mevsimlik konuklarıydık eşkıya hayatların!
      Paslanmış sevgileri cilâlarken,
      Çaldığımız kapılar artık bir bir açılıyordu!”

      Evet! Sürekli bir meşale yanar, bir rüzgâr eser, ateş bazen söner. Bir kıvılcım yeniden meşalenin ateşi olur ve o meşaleyi taşıyanlar bazen sessizce ortadan kaldırılır! Acılar içinde feryat ederken kesilen çığlık, başka bir yerden yeniden yükselir. Artık tüm dünyanın iklimi tamamen kirlenerek değişirken, birbirinden habersiz hançer yiyenler gittikçe birbirine ulaşarak yakınlaşır.

      Sevilay Yavuz/Şımarık İçtepiler’den alıntı

      • Selamlar;
        Beni tanımazsınız çocuklar ama inan beni nasıl mutlu ettiniz, bilemezsiniz. Kadir’in adını yaşatmanız, onu böylesine içselleştirerek anlatmanız ne kadar güzel bir şey. Sizleri okurken, sanki kadir konuşuyordu. Kadir’le arkadaşken sizin yaşlardaydık, hiç birimiz onunla vedalaşamadık. O nedenle Veda Kıraathanesi beni çok etkiledi. Bu sayfada yazılan her şey öyle sıcak, öyle doğal ve öyle canlı ki! Ne olur bu güzelliğinizi, umudunuzu ve birbirinizi asla kaybetmeyin.

        Devrim bize tek tek ancak düşünsel yapımızla yaşam pratiklerimizi yakınlaştırarak gelir. Toplumsal devrimse bir kıvılcım gibi nereye nasıl aniden düşeceğini anlamadan bilmeden bir gün mutlaka olacaktır. Ben buna hep inandım ve hala inanmaya devam ediyorum. O kıvılcım sabır gerektiriyor, elli yaşındayım ve farkındalığım geliştiğinden beri her gün yarın bir kıvılcım olacak diye bekliyorum, bekleyeceğim. Çünkü denklem belli: Birileri çıkıp, suyun önünü kesip testisini doldurmaya devam ettikçe, düşman beslenir ve büyür…

        İyi ki; Nuri Abi sizden bahsetti ve sizin sayfanıza ulaştım. Yaşadıklarıma dair bir roman yazıyorum ve içinde Kadir zaten olacak, daha bitmedi. Bitince mutlaka sizinle paylaşmak isterim. Kadir’in ailesine saygı ve sevgilerimi iletin, görüşmek üzere hep böyle umutlu ve sıcacık olun. Sevgiler…

        Sevilay Yavuz/İstanbul

  3. Martı Yavrusu arkadaşıma teşekkür ediyorum. Beni Erdoğdu’da geçen çocukluk ve ilk gençlik yıllarıma taşıdı. O yıllarda yaşayan insanlar arasındaki sıcaklığı, samimiyeti özlememek mümkün değil. Her yönüyle farklıydı Erdoğdu. Ankaradan selamlar.

  4. bir poyraz eser vurur zimiduğun granına buram buram, sallanır henüz filiz fidanlar sallanır durur, salınır bir gelin misali buzludereye doğru ve uzar kindinar’a, uzatır başını henüz doğmuş bebeler uzatır yiğit gençlere…. genç çocuklara…..

    oturur 14’ünde 15’inde 16’sında 17’sinde 18’inde delikanlı çocuklar devrim kıraathanesinde beklerler gelecek devrimi
    söze şöyle başlarlar hep:
    -abi devrim yarın mı olacak??
    -devrim olunca futbol topumuzda olacakmı ??
    -Raf spor ayakkabımız olurmu ??
    -bizde resimlerdeki muz denen meyveyi yiyebilecekmiyiz?
    -otobüs acaba yarım saate bir gelirmi erdoğdu ya hep saate bir geliyo
    -özel köşk lisesi öğrencileri gibi servise binermiyiz ??

    ahhh gençliğimin çocukluğumun geçtiği yerler, çocuk olmadan meğerse abi olmuşum 18’sinde, dizimi geçen parkaları giymişim devrim için, iki boyluk postalları, uzak durmuşum silahtan, kavgadan….. biraz da korkudan hani…

    ama korkmamışım başımdan vınlayan mermilerden, devrim yapamaya kalkmışım dostlarımla sosyalizmi bilmeden ??? sosyalizmi harun karadenizin kitapları sanmışım, İGD okumuşum, okutmuşum (okuttuğumu sanmışım) dostlarıma, kavga etmesinler , öğrensinler istemişim sanki biliyormuşum gibi devrimi,sosyalizmi !!!!!!

    kıyametler koparken meğer ben kitap denizinde yüzüyormuşum, havada uçuşan mermileri ben karayemiş sanmışım, ahhhh dostlarım ne kadar haklıymışsınız, okuyan bilen bendim, ama gören sizdiniz devrim ateşini, meğerse ne kadar yakındaymış devrim, meğerse ne kadar yakındaymış ihanetler ve puştluk’lar………

    affedin beni !! yaptığınız her kavgadan sonraki (kavgalarım) için üzgünüm, meğer siz haklıymışsınız devrim kitapla dergiyle olmuyormuş, ama unutmayınki ben de 18’inde idim sizin gibi!!!!!,

    bunuda bir itiraf diye kabul edin ne olur,
    belki yapamadık devrimi,
    belki göremedik güzel güneşli günler
    işte bunca yaştayız hala
    ama kararmıyor sol mememiz altındaki cevher

    zinos

  5. herseye rağmen hayat devam edıyor herkez bizim gibi akıllı ve vefakar olsaydı değerımız anlasılmazdı herkeze sevgiler saygılar bu sene şampiyonuz genç ts liler 😀 bahri cd markete selamlar

  6. 25 senemi verdım kurutemizlemeci yuksel abının dukkanın önu karanın kahvesi ne okul önündeki eski demirlere belediye yer verseydi iki dönüm yerim olurdu orda kimler geldi kimler geçti herkez gider biz kalırız çünkü biz Öz ERDOĞDULUYUZ tüm ERDOĞDULULARA SEVGİ VE ŞÜKRANLARIMI İLETİYORUM

  7. Erdoğdu Trabzon un İçinde Ayrı Bir Şehirdir Yaşamadan anLayamazsın 18 Senemi Verdim Hayatı Erdoğduda Öğrendim ErdoğduLu oLunmazki ErdoğduLu DoğuLur 😉

  8. Şu an balıkesir ayvalıkta askerım 7 aydan beri uzagım mahaleden çok özlüyorum herkese slmlar olsun soran olursa erdogdulu olsun 1 gün gelecek 1 gün kalacak yine mekanlar bizim olacak özgür abi yasin abi osman abi kemal abi tahsin abi murat abi hepinize saygılar eyvallah

  9. güzel kardeşim bizden sana ve tüm silah arkadaşlarına selam olsun 🙂 bir gün gelir bir gün kalır ama o bir gün hiç biririne benzemez hayırlılı teskereler sana 🙂

  10. selam erdogdum selam okullarim selam mahallemin yokuslari azmi yürüdüm üstünde azmi kavga ettim bahcende azmi kopya cektik siralarinda az mi toplanip saldirdik saga sola söyle mahellem söyle gurbetten sesleniyorum söyle ben seni özledigim gibi özledinmi beni mahallem her ne kadar senden uzak olursam olayim unutmadim seni erdogdum 50 li 50 li 100 biz erdogduluyuz

  11. selam bende erdohduda 7 senemı geırdım ordanda askere gıttım erdohduyu gercekten cok seviyorum şuan balıkesir deyım oyuzden oralardan cok uzaktayım

    erdohdulu olmak bir ayrıcalıktır

    OrTaMıN bİTTiği YerdE biZ BaşLaRız TaRzıMız İçİn ÖLür şEKLİmiz İçiN yaŞaRız..!!!…

    ERDOHDULU- SON MOHİKAN
    ADIMDA YASAR

  12. aynen ERDOĞDU,lu olmak ayrıcalıktır.Ama ERDOĞDU,lu görünenlere değil öz ERDOĞDU,lu olanlara

  13. Serkan Türk’e

    Son söz (satır 7)
    “Her şeyi söylemiş gibi hissetmiyordum. Hala bir yerlerde söylenecek, yazılacak cümleler vardı. İyi ki… “ den cesaret alarak…… Serkan Türk’e açık mektup ve son söze ek söz

    Eğer birgün google denen bu hayal alemine erdoğdu yazmasaydım karşıma genç erdoğdulular sayfası çıkmayacak bu sayfayı açmayacak içinde çocukluğumun gençliğimin geçtiği o yoksul mahallenin resimleri gözüme çarpmayacak bende o satırları yazmayacak ve belki bugün bu kadar üzüntü duymayacaktım.

    Oysa ben üç yıl önceki bu tarihlerde yazılan o satırları belki dostlarımı özlediğim için beklide bir an için gençliğime döndüğüm için yazmıştım. Aslında gençliğimin ve kavgalarımın geçtiği o kahvehanenin adı Veda kıraathanesine dönüşmeseydi beklide bu kadar duygulanmayacak geçmişe dönmeyecek biraz hüzünlenecek ve öylesine bakıp geçecektim,

    Üç yıl önce gecenin bilmem hangi saatinde bir anlık özlem ve duygularımın tarafımdan kaleme alınarak, çok az takip edilen bir sitede bir özlem ve vefa manzumesi olarak ortaya konulmasının bir olimpiyat organizasyonu içinde yer alan kitabın (güneşli bayır erdoğdu) sayfalarının (sayfa 61, sayfa 108/y) içinde birazda eğilerek bükülerek ve kırılarak yer almasının sevinci ve üzüntüsü içindeyim.

    Üzüntü içindeyim çünki kitabınızın: Sayfa 61 başlık Veda kıraathanesi satır 4
    “nerede Mustafa, Ayhan, Muhammet, Ümit, Suat, Mahmut, Coşkun, Kadir ve diğerleri!! Hepsi artık unutulmaya başlayan bir hikayenin figüranlarına dönüştüler”
    Sayfa 61 başlık Veda kıraathanesi satır 15
    “Ara sıra kıyma almaya gittiğimde göz ucuyla bakarım Veda kıraathanesine. Bir şey söylesin bana isterim geçmişten kalan. Cam önünde oturan yaşlı insanlar hiçbir şey olmamış gibi susarlar…..”

    Bizleri yeriyormusunuz, övüyormusunuz, dövüyormusunuz önyargısız bir şekilde önce düşündüm ve anlamaya çalıştım, ancak yinede niyetinizin ne olduğu konusu bu satırları yazmama engel teşkil etmedi, çünki onca emek, kavga, kırılan hayaller ve kaybedilen bir candan yıllar sonra figüran olarak bahsetmek sizde taktir edersiniz ki bizim açımızdan hiçte kabul edilebilir bir durum değildir, siz bilmiyorsunuz belki ama biz o mahallede bir dönemin döneklik etmeyen kahramanlarıydık.
    Ama ne hazindir ki alçakça katledilen o yiğit insanın devrimciliği futbolculuğundan önde geldiğinden ismi küçük kardeşi Soner Boz kadar bu günlere ulaşamıyor, işte aslında beklide o yazının ve bu mektubun yazılmasının ana nedeni de budur.
    Yani açıkcası siz bilerek veya bilmeyerek “benim devrimciliğim futbolculuğumdan önde gelir” diye düşündüğü için erdoğdu takımından ayrılan ve bu uğurda hayatını veren bir kahraman için figüran diyebiliyorsunuz. Ama satırlarınıza aldığınız isimlerin kimler olduğunu zahmet edip araştırıp bulmuyorsunuz, benim yazımdan alıntı yapıyorsunuz ama tahrip ederek yorum katarak yazıyorsunuz, mademki o yazıda belirttiklerim ilginizi çekiyor o zaman kaldıracaksınız kafanızı ve o isimlerin peşine düşeceksiniz onları bulacaksınız soracaksınız ve öğreneceksiniz, ondan sonra harmanlayıp düşündüğünüzü dilediğiniz gibi yazacaksınız. Çünki eminim benim bahsettiğim insanlar belki bir eksik ama çelik gibi yürekleriyle orda duruyorlar.

    Belli ki Erdoğdu’da doğmadınız, çocukluğunuz orda geçmedi ama yinede bu görev size düştü ki ben bunu memnuniyetle karşılarım ama o zaman sizde görevinizi layıkıyla yerine getireceksiniz. Eğer merak edip bu isimleri bulsaydınız Erdoğdu’nun bir dönemini öğrenmek için Veda kahvesine göz ucuyla bakmanıza eminim gerek kalmazdı.

    Bu siteye ilk yazımı yazdıktan sonra sanırım site yöneticisi o günleri kendileriyle paylaşmanı istedi, ben başıma ne geleceğini az çok tahmin ettiğim için devam etmedim çünki biliyorum size geçmiş bir film ve onun figüranları gibi gelen kesit aslında 15 ve 20 yaş arasındaki genç fidanların 1975-1980 tarihleri arasında yaşadıkları hayatın ta kendisidir. Veda kıraathanesinin söyleyemediklerini ben anlatsam size anlayabilecek misiniz bütün olanları, anlayabilecek misiniz evde kitap saklamanın, gazeteyi gömlek içine saklayıp hergün korkuyla ataparktan geçmenin, dergileri gizlice dağıtmanın, babanızdan gizli Muşmul Temel’in barakasında geceleri seminer vermenin, sizin veda kıraathanesi olarak bildiğiniz köşede sabahlara kadar nöbet tutmanın, dayak yemenin, dayak atmanın, silahların gölgesinde ikili tartışmalar yapmanın, veda kahvesinde ajitasyon çekmenin, askeri hamama doğru yürüyüşlerde Maocular ile siyasi kavgalar yapmanın, mahalleyi kaybetmemek için sürekli tetikte durmanın, sevgilinizin sizi terk edeceğini bile bile lisede bildiri dağıtmanın, ismetpaşa okulunun duvarına hergece slogan yazmanın ne demek olduğunu, “faşişik köpeklerden hesap sorulacak” yazısının okur yazar olmayan biri tarafından hangi ruhla ve şevkle yazıldığını anlayabilecek misiniz, garajdan nöbete yeni çıkmış ve ataparktan yukarı doğru gelmekte olan henüz motoru ısınmamış 1972 model ford transit ekip otosu sizin için bir şey ifade edebilecek mi, Yinede tüm bunları merak ediyorsanız o insanlar ordalar, belki dilleri çok fazla dönmez sosyalizme, felsefeye, teoriye ama onların yüreklerindeki inanç, yiğitlik ve cesaretlerinin yanında benim siyasi bilgimin lafı bile edilemez o nedenle o devrimci yürekler karşısında bir kez daha saygıyla eğiliyorum…

    Bu mahalleyi öğrenmek için seçmiş olduğunuz genç arkadaşlarımız mutlaka çok değerlidirler ancak belli ki size gerekli olan malzemeyi yaşları nedeniyle sunamamışlar, olsun yinede hayatta hiçbir şey için zaman geç değildir şimdi eğer yüreğinizde bir eksiklik ve sızı duyuyorsanız bence hemen yola koyulmalısınız bu nedenle öncelikle bir akşam üstü erdoğdu çatak mevkiinde (veya askeriye çatak) ta bulunan Mustafa Şişmanoğlu’nun kahvehanesine gitmeli, Coşkun Öztürk, Muhammet Serdar, Mustafa Şişmanoğlu, Suat Güner, Ayhan Öztürk, Mahmut Zimitoğlu, Ümit Zimitoğlu adındaki bu yürekli insanları bulmalı, merak ettiğiniz 78’li yılları konuşmalı, kendileri için olmasa bile en azından Kadir BOZ’la ilgili yaptığınız hata için onlardan özür dilemeli ve hissettiklerinizi bu sayfada cesaretle yayınlamalısınız. Çünki emin olun onlar için devrimde, sosyalizmde, mücadelede Kadir BOZ’dur.

    Tüm bu yazdıklarımdan sonra benimde kim olduğumu merak ediyorsanız ki bu sizin en doğal hakkınız benide Coşkun Öztürk’e ve diğer yürekli dostlarıma sorabilirsiniz umarım onlarda beni unutmamışlar ve hafızalarında taşıyorlardır.

    Sevinç içindeyim çünki kitabınızın:
    Sayfa 108 bölüm y’de hayatlarında yazı ve kitapla araları hiç hoş olmayan ve yukarıda isimlerini saydığım bu yürekli insanların isimleri, bence önemli bir kitabın hemde son sayfasında (çünki bu ülkede insanlar kitapların yalnızca ilk ve son sayfasına bakıyorlar) yazılı tarihe geçmiş oldu, bu nedenle sizede teşekkürlerimi borç biliyorum…

    saygılarımla
    zinos /İsatanbul/Merdivenköy
    zinos07@hotmail.com

    • merhaba ben KADER BOZ 31.07.1981 doğum’lu KADİR BOZ’un hiç göremediği kardeşiyim. Abimin 2008 yılın da olsa dahi hatırlanıp onun hakkında iki cümle kurmanın nasıl bir mutluluk veriğini tarif etmenin yolu yok malesef!! keşke sizin kadar bende şanslı olup bana anlatılan masallarda ki kahramanı tanıyabilseydim.kim olduğunuzu bilmiyorum ama bana dönüş yaparsanız çok sevinirim. Bilmediğim abimi sizden dinlemeyi çok isterim.saygılarımla…..

      • Kader Boz

        Bu siteyi iyi ki yapmişim diyorum kendi kendime , bu sitede erdogduda gençliğini geçirmiş nice Kalender insanların birşeyler yazıp paylaşmasına ve bilmeden de olsa bir kitap haline gelmesine vesile oldum bu yüzden anlatılmaz bir heyecan ve gurur içindeyim siteme yazıları ve yorumlariyla katkıda bulunan,

        zinos, yasar , serkan , kader … ve ismini hatiamadiklarima en içten duygularimla teşekkürederim
        Kader ‘ kardeşiniz trabzonsporlu Soner ve rahmetli olan bir diğer abiniz Kadir Boz’ u ben yasım dolayısıyla taniyamiyorum , fakat mahallede yası 1970 lerde genc olanlara soruyorum ve hepsi tanıyorlar abiniz Kadir’in cok vatansever , Mert , yiğit bir okadar da erdogdu düşkünü olduğunu ve kimsenin o dönemleri unutmadığını söylüyorlar, abiniz vefaat etmeseymis yurt dısına gitmeyi planladığını söylüyorlar.. araba icinde Ölü bulunduğunu söylüyorlar. yaşlısı genci tüm gercek erdogdulular size teşekkürü en içten dilekleriyle iletmemi ve o zaman bütün kahramanlarını saygıyla anıyoruz

        bu mesajı cep telefonum ile yazıyorum icinde ki kelime hatalarını lütfen maruz görün

        saygılarımla
        Yasin BOSTAN
        Site Yoneticisi

      • merhaba
        keşke sizin dediğiniz gibi şanslı olmasaydık, keşke şansımız olmasaydı da onunla çok sert geçen koşullarda 3 yıl birlikte olmasaydık, keşke hep lümpen kalsaydı da yanımızda olsaydı, ama malesef ne o lümpen kalabilirdi nede bizler, bir gün onun adıyla başlayan cümleleri yazarken gözyaşlarıma hakim olacak olgunluğa gelirsem yada bunca yaşıma rağmen gözyaşlarımı tutabilirsem söz veriyorum onu size anlatırım …
        hoscakalın
        zinos

      • Fatma ablama sor . catalla sacını nasıl daradığını.en guzelini en doğrusunu o alatacak.

  14. merhaba erdoğdunun güzel insanları , dicem su ki yunus merenin dediğigibi:Türlü türlü cefanın adını aşk koymuşlar. Aşka münkir ademi bu meydandan sürmüşler ve şairin dediği gibi beklenen gün gelecekse çekilen çile kutsaldır 🙂 hepimizin ALLAH gönlüne göre versin ….

  15. Nasıl yara kaşımakla savmazsa anlattığın gercek de olsa kolay anlaşılmaz. bırak zaman kamufle etmiş, ağmaya nelazım gece guneşi doğsada.

  16. öncelikle hatırlanmak çok güzel birşey bunu belirtmek isterim. emeğine sağlık YASİN BOSTAN. Bunları yaşayan büyüklerimizden dinlemenizi isterim. ben ÇOŞKUN ÖZTÜRK’ÜN oğluyum. zinos lakabıyla yorum yazan abimiz babam sizinle tanışmak istiyor. daha doğrusu isminizi kim olduğunuzu öğrenmek istiyor. arkadaşlar cvp verirseniz ve yardımcı olursanız sevinirim.

    • evlat eğer bunca söze rağmen baban beni tanıyamamışsa buda benim suçum
      ama bence azcık yüreğini sıkıştırsın kim olduğumu çok iyi bulur

      zinos

  17. zinos benimle beynirli yediğine gore beni danıyorsun . ben izin vermedikce ne benden nede başka bir arkadaşımdan bahsetmeni istemiyoru.

    • Yaşamak sadece nefes alıp vermek değil kime ne verip ne aldığınla da yakından ilgilidir. Vermek ve almak yürekte şekillenir, verirsin az yada çok karşılığını mutlaka alırsın, sadece almak yaradana mahsus, insanlar aynı zamanda vermek içinde vardırlar. Eger sen dünya ya sadece almak için geldiğini sanıyorsan yanılıyorsun bunu başarmasın mutlak bir gün biri çıkar seninde yüreğini alır, zorla alır, sevgiyle alır, aşkla alır, sohbetle muhabbetle alır ama alırrr… yüreğindeki sesin anahtarı yukarıda açmak ve kapıdan içeri girmek senin elinde ya açarsın, ya açarsın…zala

  18. Oysa ne güzeldi bir zamanlar hayat yüksekler de uçuyordun kartallar gibi, bekliyordu bütün avlar boyunları bükük giyotine gidecek mahkumlar gibi. Her biri ne kadarda iştahlıydılar senin darbelerine, ne kadar da hoşnuttular küfürlerinden, aşağılamalarından, itmelerinden, kakmalarından yüzlerine kapıları pat pat kapamalarından.
    Sen nasılda gururla çırpıyordun kanatlarını Kaf dağından Ağrı’ya, Şehirlerin (antik çağdaki sitelerin) hakimi sendin, ulaşılmaz, erişilmez engin uçurumlarda gezerken nasılda coşkun bir edayla süzülüyordun gökyüzünde yumurta akı kadar saf halinle.
    Çırparken kanatların büyük bir edayla, nasıl da beklerlerdi seni yem olmak için, ahhhhhhh ne güzeldi belki de o günler, ne kadar hoştu, sen ne kadar da hoşnuttun taki yüzüne bir ayna tutuluncaya kadar. Sıraya girerdi eblekler yem olmak için, kendilerini yerdiler birer birer, yem olamadan önce kendilerine yem olurdular,
    Şimdi bakıyorum da ne kadarda naifmişsin, ne kadarda kırılgan, ne fırtınalar, ne öfkeler, ne hayallerin varmış senin de bir nehir gibi akıp giden hayata dair. Nasılda bir fasit dairede çırpınıp duruyorsun, nerde olman gerektiği halde nerelerdesin. Hayatta hiçbir şey için zaman geç değildir ayrıca zaman dediğin senin beynindedir vardır veya yoktur.
    Bir ayna tutarak Kaf dağından seni düz ovalara indirdiysem bu senin için aslında en doğru yerdir, sen aslında şimdi gerçektesin, şimdi artık omuzların daha da dik daha da onurlusun. Yine de seni üzdüysem eğer, o gözlerden akan yaşlarda benimde dahlim varsa özür dilemekte bana düşer.

    • bu yazıları tekrar açıp okumak istedim sizde hala takip ediyor ve yakın tarihte yorum yazmışsınız hala erdoğdudamı ikamet ediyorsunuz

  19. Mutlaka görüştük… merakımdan ötürü herşeyi anlatmayan ser verip sır vermeyen babamdan kim olduğunuzu zorda olsa öğrendim 🙂 Adın geçince babamın gözleri gülüyor sen en güzel yerindesin onun kalbinin keşke yakın olsaydık sevgilerimle… meşhur kravatlının kızı 🙂

  20. Geçmişimiz tatlı bir slayt, “hiç bitmesin ” dedğimiz bir kısa film gibi yüreğimizle beynimiz arasında sürekli taşıdığımız özel hazinemizse; benim hazinemin en nadide parçası kırk-elli yıl öncesinin (çocukluğumun ve ergenliğimin) Buzludere sokağı, Erdoğdu mahallesi , şimdi ne halde olduğunu bilemediğin ama o yıllarda futboluna doyamadığım “Meydancık” tır. Bu sayfada çokca da bahsedildiği üzere, hepimizin bir yerlerinden sosyalizmi, eşitliği, adaleti, insanca yaşamayı ve bölüşmeyi, dayanışmayı, yoldaşlık kültürünü edindiğimiz o yıllarda Keşanlı Ali Destanı ile Hanımın Çiftliği romanındaki yaşamlar arasında kalan (yoksul demeye dilimiz varmasa da) hiç de varsıl bir yanı olmayan ama bu günle kıyasladığımızda fersah fersah sıcaklık ve samimiyet farkı olan mahallemizin ve mahalle kültürümüzün önemini kim yadsıyabilirki. Sevgi ve dostlukla. Av.Turan Aydoğan-İstanbul

zinos için bir cevap yazın Cevabı iptal et